İçimi dökmekte başarısızlıklarımdan, korkularımdan ve
üzüntümü paylaşmaktan çekinmişimdir hep. Uzun zaman önce karar verdim bu yavan
çekincelerden kurtulacaktım. O nedenle derin bir nefes aldım ve bilgisayarımın
başına geçtim. Vira bismillah dedim ve başladım yazmaya.
Bahsedeceğim şey korku, üzüntü ve başarısızlık değil; bu
yavan çekincem bambaşka.
Bir İletişimciyim ve herkesle konuşmam gerekiyor. Ama ben ne
hikmetse engelli dostlarımızdan hep kaçtım; itiraf ediyorum! Hemde köşe bucak kaçtım. Başımı öne eğip göz
göze gelmemeye çalıştım. Yüzümün kızarması da cabası. Şu noktada yanlış anlaşılmak
istemem; bu kaçışım sevgisizlikten veya her hangi bir art niyetten değildi. Ben
onları anlamamaktan korkuyordum, ben onlarla konuşamamaktan korkuyordum. Bir düşünün;
ne kadar absürt değil mi? İletişimciyim ama konuşamıyorum. Anlayamıyorum.
Madem İletişimciyim dedim kendi kendime; o zaman
kaçmayacaksın hiçbir insandan kaçmayacaksın! Empati kuracaksın ve tüm dünyaya
empati kurduracaksın.
Bu gazla temmuzda işaret dili kursuna yazıldım. Derslere
başladık ve bu kurs dünyanın en eğlenceli
en güzel kursu olabilirdi kanaatimce. İnsan var olduğunu hissediyor, insan
level atladığını düşünüyordu :) ( açıkçası kendimi dünyaya empati dağıtacak bir süper girl gibi hissediyordum
ve hissediyorum. :) )
hala da kursa devam ediyorum hemde bir üst tura geçtim tercüman olacağım
inşallah, anlaşılamama sorununu komple ortadan kaldırıp empatik bir dünya
yaratacağım. Tüm insanlar empatik olacak kimse kimseden kaçmayacak.
Ha, bu arada farkında olmadan çekincelerimden birini size;
yani eğer olursa inşallah okuyucularıma açtım :)
Birde blog'umun hikayesini, isminin nereden geldiğinden de
bahsetmiş oldum. Sonra vay efendim bu neydi, bu kız ne demiş demeyiniz :)
Empatik olabilmek ve empatik kalabilmek dileğiyle...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder